İNSANLIĞIN ANAYASASI MAKALELERİ

Adaletle hükmet, merhametle yaşa

📘 İnsanlığın Anayasası nedir?

Gazze’de İddia Edilen Şiddet ve “İnsanlığın Anayasası” Perspektifi: Analitik Bir Değerlendirme

 BM uzmanlarının İsrail’i Gazze’de cinsel şiddet, sağlık tesislerine saldırı ve sistematik ihlaller yapmakla suçladığı iddiaları, uluslararası hukukun ve insan haklarının temel ilkeleriyle doğrudan çatışıyor. Bu bağlamda, “İnsanlığın Anayasası” olarak sunulan evrensel etik çerçeve, söz konusu iddiaların sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki açıdan da ciddi ihlaller oluşturduğunu ortaya koyuyor.

1. İnsan Hayatının Kutsallığı ve Emanet İlkesi

“İnsanlığın Anayasası”nda, hayatın kutsallığı ve insan bedeninin bir emaneti olduğu vurgulanır: “Hayat kutsaldır; kimseye haksız yere kıyılamaz.” BM raporunda iddia edilen eylemler—masum sivillere yönelik saldırılar, doğumhanelere ve üreme sağlığı tesislerine kasıtlı saldırılar—bu temel ilkeye tamamen aykırıdır. Kadın ve çocukların hedef alınması, insan bedeninin ve yaşamının korunması ilkesini ihlal eder. Ayrıca, anayasanın belirttiği gibi insanın yaratılışın efendisi değil, koruyucusu olması gerektiği perspektifi, masum insanlara yönelik şiddeti açıkça reddeder.

2. Kadın ve Çocuk Hakları

İnsanlığın Anayasası, kadın ve erkek eşitliğini ve çocukların onurunu özellikle vurgular: “Kadın ve erkek, üstünlükte değil; takvada yarışır.” ve “Her doğan çocuk, günahsız ve onurludur.” BM raporu, özellikle cinsiyete dayalı şiddet ve tecavüz iddialarını öne çıkarmaktadır. Bu tür eylemler, doğrudan anayasanın kadın ve çocuk haklarıyla ilgili maddelerine aykırıdır; masumiyetin, onurun ve bedensel dokunulmazlığın sistematik biçimde ihlal edilmesi söz konusudur.

3. Adalet ve Hukukun Evrensel İlkeleri

Anayasa, hukukun güçlüye değil haklıya taraf olacağını ve her suçun delille sabit olmadan kimseye yüklenemeyeceğini belirtir: “Hukuk, güçlüye değil, haklıya taraf olur.” BM uzmanlarının raporu, şiddetin sistematik biçimde uygulanması ve temel insan haklarının ihlali olarak değerlendiriliyor. Bu durum, adaletin özünü sarsan bir uygulama olarak görülmektedir. Zira savaş hukuku ve insan hakları ilkeleri çerçevesinde, sivillere yönelik eylemler hem etik hem de hukuki açıdan kabul edilemez.

4. İnanç, Vicdan ve Etik Sorumluluk

İnsanlığın Anayasası’na göre inanç ve vicdan özgürlüğü temel bir haktır: “Mazlumun dini, ırkı, cinsiyeti sorulmaz.” Gazze’de iddia edilen şiddet, esasen bir grubun diğerine karşı sistematik ayrımcılık ve baskı uygulamasına dayanıyor. Bu durum, vicdan ve etik sorumluluğun ihlali olarak yorumlanabilir. İnsanlar, etnik veya dini aidiyetleri nedeniyle hedef alınıyorsa, anayasanın temel adalet ve merhamet ilkeleri çiğnenmiş olur.

5. Barış, Toplum ve Sorumluluk

Anayasa savaşın yalnızca zulmü durdurmak için meşru olduğunu belirtir: “Savaş, ancak zulmü durdurmak için meşrudur.” İddialar, sivil yerleşimlere yönelik saldırıları içerdiğinden, bu savaş ilkesine aykırıdır. Barış, müminin zaferi olarak tanımlanırken, sivillere yönelik şiddet toplumsal barışı ve insanlık onurunu doğrudan tehdit eder. Toplum ve devletler, zulmü meşrulaştıracak her türlü eylemden kaçınmalıdır.

6. Evrensel İnsanlık Perspektifi

BM raporu, yerel veya ulusal sınırların ötesinde evrensel insan haklarını ilgilendiren bir durum ortaya koymaktadır. İnsanlığın Anayasası, sınır tanımaksızın insanın insana, doğaya ve Yaradan’a karşı sorumluluklarını hatırlatır. Bu çerçevede, iddia edilen eylemler, yalnızca Filistin halkını değil, insanlığın vicdanını da zedelemektedir.

Sonuç

BM uzmanlarının raporu ve İnsanlığın Anayasası arasında belirgin bir çatışma vardır. Raporda iddia edilen sistematik şiddet ve cinsel istismar eylemleri, anayasanın temel ilkeleriyle taban tabana zıttır: yaşamın kutsallığı, kadın ve çocuk hakları, adalet, vicdan ve evrensel sorumluluk. Eğer bu eylemler doğrulanırsa, hem hukuki hem de etik açıdan ciddi bir insanlık krizi söz konusudur. “İnsanlığın Anayasası” perspektifinden bakıldığında, bu tür ihlaller sadece bireysel suç değil; insanlık vicdanına yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmelidir.