İNSANLIĞIN ANAYASASI MAKALELERİ

Adaletle hükmet, merhametle yaşa

📘 İnsanlığın Anayasası nedir?

Dilovası Yangını: İnsanlığın Anayasası Işığında Analitik Bir Değerlendirme

 Dilovası’nda yaşanan ruhsatsız parfüm imalathanesi yangını, sadece bir “iş kazası” veya “talihsiz olay” olmanın ötesinde, sistematik ihmallerin, denetimsizliğin ve toplumsal vicdan eksikliğinin bir sonucudur. İnsanlığın Anayasası’nda ortaya konan ilkeler ışığında bu trajediyi değerlendirdiğimizde, olayın birçok boyutunun derin bir şekilde ihlal edildiği görülmektedir.


1️⃣ Hayatın Kutsallığı ve İnsan Emeğine Saygı

Olayda altı kadın işçi ve ikisi çocuk yaşta toplam sekiz kişi hayatını kaybetti. İnsanlığın Anayasası, “Hayat kutsaldır; kimseye haksız yere kıyılamaz” ve “Herkes emeğinin karşılığını hakkıyla almalıdır” der. Ancak, bu fabrikanın ruhsatsız, denetimsiz ve sigortasız işleyişi, işçilerin hayatını ve emeğini tamamen güvencesiz bırakmıştır. İnsan emeğinin değersizleştirilmesi ve çocuk işçiliği, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda temel bir insan hakkı ihlalidir. Bu bağlamda, olay bir “kaza” olmaktan çıkar, sistematik sömürünün ve ihmalkârlığın ölümle sonuçlanan en dramatik tezahürü haline gelir.


2️⃣ Adalet, Hukuk ve Kamu Görevi İhmali

CİMER’e yapılan şikayetler, fabrikanın çalışma koşulları ve tehlikeler hakkında yetkilileri önceden uyarmıştı. Ancak bu uyarılar görmezden gelindi. İnsanlığın Anayasası’nda “Adalet, her şeyin kalbidir; zulüm, insanlığın sonudur” ve “Kamu görevi emanettir; ihanet eden, halka değil Allah’a hesap verir” maddeleri bu durumu açıkça değerlendirir. Devletin veya ilgili kurumların ihmali, sadece idari bir eksiklik değil, ahlaki bir çöküş ve toplumsal bir adaletsizliktir. Devletin temel görevi, vatandaşın yaşamını ve haklarını korumaktır; burada ise bu sorumluluk tamamen ihmal edilmiştir.


3️⃣ Kadın ve Çocuk Haklarının Sistematik İhlali

Ölenler arasında kadınlar ve 16-18 yaşlarındaki gençler vardı. İnsanlığın Anayasası’nda, “Kadın ve erkek, üstünlükte değil; takvada yarışır” ve “Her doğan çocuk, günahsız ve onurludur” ilkeleri, kadın ve çocukların korunmasını ve haklarının gözetilmesini öngörür. Bu trajedi, kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak görülmesinin ve çocuk işçiliğinin toplum tarafından göz ardı edilmesinin en acı sonucudur. Aynı zamanda, bu durum, ekonomik kazanç uğruna temel insan haklarının hiçe sayılmasının somut örneğidir.


4️⃣ Toplumsal Sorumluluk ve Çevre Bilinci Eksikliği

Fabrikanın ruhsatsız çalışması ve kimyasal üretim yapması, yalnızca işçilerin güvenliğini tehlikeye atmamakta, aynı zamanda çevreyi ve toplumu da risk altına almaktadır. İnsanlığın Anayasası’nda “Yeryüzü insana mülk değil, emanettir” ve “Her nesil, bir sonrakine temiz dünya bırakmakla yükümlüdür” ifadeleri, doğaya ve topluma karşı sorumluluk bilincini hatırlatır. Bu olayda ise bu sorumluluk tamamen göz ardı edilmiştir. İnsanların ve doğanın güvenliği, ekonomik kazanç uğruna ikinci plana itilmiştir.


5️⃣ Vicdan ve Etik Sorumluluk Eksikliği

Olayın bir başka boyutu, vicdan ve etik sorumluluk eksikliğidir. Yetkililer ve ilgili kurumlar, CİMER ihbarlarını değerlendirmemiştir. İnsanlığın Anayasası’nda “Bilgiye engel koyan, insanlığın yoluna taş koyar” ve “Halkın rızası olmadan adalet olmaz” maddeleri, toplumsal vicdanın ve etik karar mekanizmalarının önemini vurgular. Burada ise toplumsal ve kurumsal vicdan devre dışı bırakılmış, ihmalkârlık ölümlerle sonuçlanmıştır. Bu durum, toplumun temel güven duygusunu sarsmakta ve etik bir çöküşü simgelemektedir.


6️⃣ Sistematik İhmallerin Ölümle Sonuçlanan Zinciri

Bu trajedi, yalnızca bireysel hataların değil, sistemik bir sorunun sonucudur. Denetimsizlik, kadın ve çocuk emeğinin sömürülmesi, çevresel ihmaller ve kurumsal kayıtsızlık, bir araya geldiğinde ölümcül bir zincir oluşturmuştur. İnsanlığın Anayasası’na göre, her kamu görevlisi ve toplum bireyi bu zinciri kırmakla sorumludur. Ancak mevcut durumda, bu zincir kırılmamış, aksine ölümle sonuçlanan bir sistematik ihmal halini almıştır.


7️⃣ Analitik Sonuç ve Çıkarımlar

Dilovası yangını, İnsanlığın Anayasası perspektifinden değerlendirildiğinde, şu gerçekleri ortaya koymaktadır:

  1. Hayatın değeri, ekonomik kazanç veya bürokratik ihmallerle ölçülemez.

  2. Kadın ve çocuk emeğinin korunması, toplumsal adaletin temel göstergesidir.

  3. Toplumsal ve kurumsal vicdan, hukukun ve düzenin vazgeçilmez parçasıdır.

  4. Çevre ve insan güvenliği, üretim ve ticaretin önünde gelir.

  5. Devlet ve kurumlar, yalnızca prosedür değil, ahlaki sorumluluk ekseninde denetlenmelidir.

Bu bağlamda, olay bir “kazadan” öte, toplumsal ve ahlaki sorumlulukların ihmaliyle işlenmiş bir cinayet olarak okunabilir. İnsanlığın Anayasası’ndaki ilkeler, bu tür trajedilerin önlenmesi için bir rehber niteliği taşımaktadır. Eğer bu ilkeler yaşama geçirilseydi, ihbarların görmezden gelinmesi, denetimsizlik ve emeğin sömürülmesi önlenebilir, hayatlar kurtarılabilirdi.